Yazılı kültürün etkisini yitirdiği bir çağda yaşıyoruz. Eğitim kurumları, kütüphaneler ve geniş anlamıyla üniversiter hayat, yazılı kültürün önemi üzerine kuruludur. Kitabın değeri, okumanın önemi, yazılı kültürün benzersizliği hakkında güçlü bir yapı ve savunma mevcuttur. İnsanlar okumadıkları için eleştirilirler ya da bizatihi kendilerini eksik bulurlar. Okuma yazmanın yaygınlaştırılması hemen tüm devletlerin kendi ölçeklerinde büyük harcamalarla gerçekleştirdikleri kampanyalarla sürdürülür.
Marilyn Monroe, geçen yüzyıl popüler kültürünün yıldızıydı. Bugün nostaljiyle harmanlansa da bir ikon olarak varlığını koruyor. Yaşadığı dönemde herkesin çok ilgisini çeken ve hatta insanları şaşırtan yönleri vardı. Evliliklerinden birini yazar Arthur Miller ile yaptı. Sansasyonel bir evlilikti. Esrarlı ölümünden önce başladı ama bu masum yüzlü kadının farklı bir zekası ve derinliği olduğu kabul edilir oldu. Kültür endüstrisi onun kitap okurken çekilmiş fotoğraflarına büyük ilgi gösterdi. MM pozlar da verdi ama okurken ve çalışırken çekilen habersiz fotoğrafları da oldu. Miller ile evlenmeseydi bu resimler olur muydu bilmiyorum ama MM okur yazarlığın yaygınlaştırılmasında, yüksek sanatın popülerize edilmesinde (Joyce okuyordu mesela) kullanıldı: İki güzel yan yana gibi sloganlar üretildi. Kütüphanelerde resimleri asıldı...
MM bir entelektüel değildi, elindeki kitapları aslında okuyamadığı veya anlamadığıyla ilgili sayısız fıkra anlatıldı çünkü sinemada aptal sarışını oynuyordu. Saf, eğitimsiz ama duyarlı güzel kadın oldu hep...Öyle bir imgenin kitap okuyor olması yıllar geçtikçe MM tahayyülünü de dönüştürdü. Sandığımızdan farklı biri miydi yoksa bu okuyan MM, aptal sarışın kadar yapıntı mıydı , bunu hiç bilemeyeceğiz...
Bugün, popüler ikonların hiç birinin elinde kitap görmüyoruz. Onları farklı gösteren şey sanıyorum medyatik isyanları oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder