Kick-Ass, Mathhew Vaughan tarafından sinemaya aktarıldığı için daha önce haberdar olmuş olabilirsiniz. Mark Millar’ın yazıp John Romita’nın çizdiği sekiz sayılık bir mini çizgi roman dizisiydi. Ticari başarısından çok eğlenceli konusu nedeniyle sinemacıların ilgisini çektiği anlaşılıyor. Yakınlarda albüm olarak Türkçede de yayınlandı. Kick-Ass için ilk söylenebilecek şey geek bir hikâye olduğu. Biçimsel olarak anaakım Amerikan çizgi romanlarını andırması istenmiş ama çizgi ve parodiye yakın tutumu, anlatımı baştan sona farklılaştırmış. Hikâye, Don Quixote temasına dayandırılmış. Kaba hikâyesi şöyle: iyi bir okur, tutkulu bir koleksiyoncu olan genç lise öğrencisi okuduğu süper kahraman çizgi romanlarını modelleyerek kötülerle savaşmaya karar veriyor. Kendiyle ve çizgi romanlarıyla dolu bir hayatı var. Kısa bir süre önce öksüz kalmış ama bu durum daha çok babasını etkilemiş görünüyor. Baba, yalnızlığını, oğluna karşı sorumluluğu patetik bir biçimde abartarak yaşıyor. Onu, babasına telkinlerde bulunurken ya da adamcağızın dramını sarkastik bir edayla anlatırken okuyoruz.
Dave sınıfın ineği ya da haylazı değil, marjinali hiç değil, benzerleriyle dolaşan geekerlardan biri. Hınzır, kinik ve arkadaşlarıyla fısıldayarak konuşan, etrafa bakıp gelip geçenlerden durum komedisi arayan, tespitlerde bulunan, kıkırdayan orta sınıftan bir ergen işte... Umutsuz bir âşık, abazan, sosyal medya bağımlısı, malumatfuruş da diyebilirdim. Dave, kendine bir kostüm tasarlayıp sokağa çıkıyor, kötülerle savaşacak; zalim dünyaya çeki düzen verecek, planı böyle. Don Quixote ile kıyaslamıştım. Bu noktadaki farklılığı Dave’in geekerliği belirliyor. Dave kıyafetine, amacına ve görünümüne karşı sarkastik bir mesafeyle bakabiliyor. Kendisinin ve yapıp ettiklerinin farkında… Mark Millar’ın senaryosu bu vurguyu belirginleştirecek ölçüde iyi kurgulanmış zaten. Dave, sokaklarda dolaşırken sağdan soldan laf atanlar onun görünümünü mizahileştiriyorlar. O da narsistik bir tutumla bakmıyor yaşadıklarına. Susuyor, hak veriyor, oradan uzaklaşıyor ya da kendini kötü hissediyor. Çevresinde söylenenleri fark etmeyen, kayıtsız kalan, kendini büyüklenme hevesine ve hayallerine kaptırdıkça traji-komikleşen biri değil. Romantik ve delice bir cesaretle bilerek ve isteyerek ortaya çıkıyor.
Sosyal Medyada Şöhret
Bu çıkış, post-modern dünyanın, internetin hâkim olduğu koşullarda gerçekleşiyor. Kendine seçtiği sahte isim, nick-name’den farksız. Dayak yiyen birine yardım edebilmek için girdiği kavga, izleyiciler tarafından youtube’a yüklenince, internet kahramanı da oluyor. Normal hayatlarında vermedikleri tepkileri olağandışı ölçülerde vererek tanınan internet kahramanlarından farklı değil yaşadıkları. Medyatik şöhretin getirisi, geeker muhabbetlerinde konuşulur olmasını sağlıyor. Dave, Kick-Ass olarak ün kazanırken umutsuzca tutulduğu sınıf arkadaşı (başına gelen kimi sıra dışı olaylardan dolayı onu) gay sanarak ilgi gösteriyor. Millar-Romita ikilisi, Dave’ın gizli hayatını cinsel tercihlerle daha da gerilimli kılmışlar. Bilirsiniz çizgi romanlar erkek anlatılarıdır. Eşcinselliğin kıyılarında anlamlandırılmaları fanları kızdırır, okuru şaşırtır vs. Dave sevdiği kız uğruna gay sanılmasını önemsemiyor. Katie ise gay sandığı Dave’a karşı politically correct ve olumlu ayrımcılıkla yaklaşıyor, iki hempa gibi gezip tozuyorlar. Hikâyenin sonunda Dave gay olmadığını itiraf ettiğinde Katie’nin tepkisi, ölçüsüz ve tahammülsüz. O özenli, müşfik genç kadın yerini öfkeden dengesini kaybetmiş, ortalama erkek modelinden nefret eden bir başkasına bırakıyor. Siyah sevgilisi ve gay arkadaşı olan iyi niyetli beyaz (üst orta sınıf) demokrat Amerikalı kadının hezeyanla kabuk değiştirmesi güzel yakalanmış bir politik espri olmuş.
Moda olunca, süper kahramanlığa soyunan bir tek Dave olmuyor. Taklit, eğlence ya da kanun koyuculuk ekseninde pek çok kişi görüyoruz. Kick-Ass’ın kendisi dahi bir modaya dönüşüyor. Internet fenomeni olmaktan çıkıyor, t-shirtleri satılan bir tiplemeye dönüşüyor. Amerikalılar, tüketim toplumu olmalarıyla ilgili espri yapmayı ve bu esprileri satmayı çok seviyorlar. Üstelik bunun bir ironi olduğunun farkındalar, bu farkındalıkla ilgili de espri yapıyorlar. İçinde yaşadığımız dönemde, kayıtsızlığın ironisi global ölçekli popüler kültüre çoktan sirayet etmiş durumda. Amerikan süper kahramanları gibi kendine hayran anlatıları mizahileştirmek çok zor değil aslında. Amerika mizahı, özellikle Mad dergisi bunu yıllar yıllar boyunca yaptı. Yeni sayılabilecek olan o mizaha da ironik yaklaşmak, bir zekâ gösterisi yapmak, yaptığın espriyi küçümsemek, kaçarcasına ve fısıldayarak dillendirmek.
Biçim ve Estetik
Kick-Ass sadece Dave’ın hikâyesi değil. Millar, başka türden bir derinlik katmış anlatıya. Dave’ın yarım yamalak yaptığı işi gerçekten de başaran bir Hit-Girl ve Big Daddy isimli baba-kız da var Kick-Ass’ta. Big Daddy’nin de arızalı bir Don Quixote varyasyonu olduğunu sonradan anlıyoruz. İkilinin Dave’dan farkları, ciddiyetle işlerine odaklanarak, sahici bir kahraman gibi gizlenerek, perhizde bulunarak bir misyoner edasıyla yaşamaları. Hit-Girl, Romita’nın çizgileriyle bir anime kahramanını andırıyor, Leon’un Mathilda’sına bir gönderme yapıldığını da hissediyorsunuz. Sertliği, küfürbazlığı ve duygusuzluğu esprili biçimde anlatılmış, sarsıcı değil handiyse komik buluyorsunuz eylemlerini. Romita’nın sevimli, akışkan çizgileri, Spiderman’le özdeş berraklığı Kick-Ass’e çok yakışmış. Güzel bir albüm, filmi de izlenebilir, aralarında ‘biz ayrı dünyalardanız’ dedirten büyük uçurumlar yok.
Birgün Kitap, 10.9.2011
Dave sınıfın ineği ya da haylazı değil, marjinali hiç değil, benzerleriyle dolaşan geekerlardan biri. Hınzır, kinik ve arkadaşlarıyla fısıldayarak konuşan, etrafa bakıp gelip geçenlerden durum komedisi arayan, tespitlerde bulunan, kıkırdayan orta sınıftan bir ergen işte... Umutsuz bir âşık, abazan, sosyal medya bağımlısı, malumatfuruş da diyebilirdim. Dave, kendine bir kostüm tasarlayıp sokağa çıkıyor, kötülerle savaşacak; zalim dünyaya çeki düzen verecek, planı böyle. Don Quixote ile kıyaslamıştım. Bu noktadaki farklılığı Dave’in geekerliği belirliyor. Dave kıyafetine, amacına ve görünümüne karşı sarkastik bir mesafeyle bakabiliyor. Kendisinin ve yapıp ettiklerinin farkında… Mark Millar’ın senaryosu bu vurguyu belirginleştirecek ölçüde iyi kurgulanmış zaten. Dave, sokaklarda dolaşırken sağdan soldan laf atanlar onun görünümünü mizahileştiriyorlar. O da narsistik bir tutumla bakmıyor yaşadıklarına. Susuyor, hak veriyor, oradan uzaklaşıyor ya da kendini kötü hissediyor. Çevresinde söylenenleri fark etmeyen, kayıtsız kalan, kendini büyüklenme hevesine ve hayallerine kaptırdıkça traji-komikleşen biri değil. Romantik ve delice bir cesaretle bilerek ve isteyerek ortaya çıkıyor.
Sosyal Medyada Şöhret
Bu çıkış, post-modern dünyanın, internetin hâkim olduğu koşullarda gerçekleşiyor. Kendine seçtiği sahte isim, nick-name’den farksız. Dayak yiyen birine yardım edebilmek için girdiği kavga, izleyiciler tarafından youtube’a yüklenince, internet kahramanı da oluyor. Normal hayatlarında vermedikleri tepkileri olağandışı ölçülerde vererek tanınan internet kahramanlarından farklı değil yaşadıkları. Medyatik şöhretin getirisi, geeker muhabbetlerinde konuşulur olmasını sağlıyor. Dave, Kick-Ass olarak ün kazanırken umutsuzca tutulduğu sınıf arkadaşı (başına gelen kimi sıra dışı olaylardan dolayı onu) gay sanarak ilgi gösteriyor. Millar-Romita ikilisi, Dave’ın gizli hayatını cinsel tercihlerle daha da gerilimli kılmışlar. Bilirsiniz çizgi romanlar erkek anlatılarıdır. Eşcinselliğin kıyılarında anlamlandırılmaları fanları kızdırır, okuru şaşırtır vs. Dave sevdiği kız uğruna gay sanılmasını önemsemiyor. Katie ise gay sandığı Dave’a karşı politically correct ve olumlu ayrımcılıkla yaklaşıyor, iki hempa gibi gezip tozuyorlar. Hikâyenin sonunda Dave gay olmadığını itiraf ettiğinde Katie’nin tepkisi, ölçüsüz ve tahammülsüz. O özenli, müşfik genç kadın yerini öfkeden dengesini kaybetmiş, ortalama erkek modelinden nefret eden bir başkasına bırakıyor. Siyah sevgilisi ve gay arkadaşı olan iyi niyetli beyaz (üst orta sınıf) demokrat Amerikalı kadının hezeyanla kabuk değiştirmesi güzel yakalanmış bir politik espri olmuş.
Moda olunca, süper kahramanlığa soyunan bir tek Dave olmuyor. Taklit, eğlence ya da kanun koyuculuk ekseninde pek çok kişi görüyoruz. Kick-Ass’ın kendisi dahi bir modaya dönüşüyor. Internet fenomeni olmaktan çıkıyor, t-shirtleri satılan bir tiplemeye dönüşüyor. Amerikalılar, tüketim toplumu olmalarıyla ilgili espri yapmayı ve bu esprileri satmayı çok seviyorlar. Üstelik bunun bir ironi olduğunun farkındalar, bu farkındalıkla ilgili de espri yapıyorlar. İçinde yaşadığımız dönemde, kayıtsızlığın ironisi global ölçekli popüler kültüre çoktan sirayet etmiş durumda. Amerikan süper kahramanları gibi kendine hayran anlatıları mizahileştirmek çok zor değil aslında. Amerika mizahı, özellikle Mad dergisi bunu yıllar yıllar boyunca yaptı. Yeni sayılabilecek olan o mizaha da ironik yaklaşmak, bir zekâ gösterisi yapmak, yaptığın espriyi küçümsemek, kaçarcasına ve fısıldayarak dillendirmek.
Biçim ve Estetik
Kick-Ass sadece Dave’ın hikâyesi değil. Millar, başka türden bir derinlik katmış anlatıya. Dave’ın yarım yamalak yaptığı işi gerçekten de başaran bir Hit-Girl ve Big Daddy isimli baba-kız da var Kick-Ass’ta. Big Daddy’nin de arızalı bir Don Quixote varyasyonu olduğunu sonradan anlıyoruz. İkilinin Dave’dan farkları, ciddiyetle işlerine odaklanarak, sahici bir kahraman gibi gizlenerek, perhizde bulunarak bir misyoner edasıyla yaşamaları. Hit-Girl, Romita’nın çizgileriyle bir anime kahramanını andırıyor, Leon’un Mathilda’sına bir gönderme yapıldığını da hissediyorsunuz. Sertliği, küfürbazlığı ve duygusuzluğu esprili biçimde anlatılmış, sarsıcı değil handiyse komik buluyorsunuz eylemlerini. Romita’nın sevimli, akışkan çizgileri, Spiderman’le özdeş berraklığı Kick-Ass’e çok yakışmış. Güzel bir albüm, filmi de izlenebilir, aralarında ‘biz ayrı dünyalardanız’ dedirten büyük uçurumlar yok.
Birgün Kitap, 10.9.2011
Güzel albüm
YanıtlaSil