Cumartesi, Nisan 30, 2011

Mağaranın Siyaseti

Tayyar Özkan, ilk çizgilerinin yayınlandığı yıllarda, kendi kuşağının kalburüstü çizerlerinden biri değildi. Genç yaşında göç ettiği Amerika’dan, en azından Türkiye’de ilgi çekecek çalışmalarla dönmeseydi şimdilerde hatırlanabilir miydi emin değilim. Seksenli yıllarda Gırgır ve benzeri mizah dergilerinin yarattığı yüksek telifli çalışma ortamında rekabet edeceği çok çizer vardı ve sistem, üç aşağı beş yukarı, yıldızlarını ve gidişatını belirlemişti. Özkan’ın bu bakımdan ilgi çekici bir hayatı var: burada beklemektense gözünü karartıp yurt dışına çıkıyor, bir gençlik cesareti ve çılgınlığı denebilir yaptığına. Amerika’ya çizer değil, vasıfsız biri gibi gidiyor ve düşük ücretli alelade işlerde çalışıyor. Tutunmaya çalışan, geri dönmemek için cebelleşen tipik göçmen inadıyla başlıyor Amerika serüveni…

İlk birkaç yıldan sonra Amerika’ya giden yabancı çizerlerin pek çoğu gibi, anaakım çizgi anlayışının dışında duran dergilere başvuruyor, balon ya da yazılı anlatımın yer almadığı çalışmalar yayınlatmayı deniyor. CavemanMağara Adamı bu dönemin ve anlayışın başarılı olmuş, paraya dönüşebilmiş işlerinden. Caveman’in görünen o ki en baştan birkaç avantajı olmuş: öncelikle balon kullanmayarak dil engeli aşılmış, evrensel bir temaya, ilkel insana dayandırılmış ve bir iki sayfada başlayıp biten hikâyeler seçilmiş. Özkan, başka çalışmalar yapmadı değil, örneğin uzunca bir zaman X kategorisinde harcıâlem çizgi romanlar üretti ama sanıyorum en çok mağara adamlarıyla uğraştı. Caveman’i yayın mecralarına göre yeniden yorumluyordu, mağara adamlarının cinselliği ilgi çekmiş olmalı ki, bu türden albümlerini de çıkarttı. Amerika’da ya da Avrupa’da, üçüncü dünyalı çizerlerin ekseriyetinin, sayılı istisnalar dışında, yurt dışına çıkan Türkiyeli çizerlerin tamamının ucundan kıyısından adult çizgi roman piyasasında çalışmaları, ancak bu şekilde varolabilmeleri tuhaf görünmekle birlikte, kaçınılmaz bir sonuçtur. Sert bir rekabetin yaşandığı, piyasa beklentilerinin üslup ve çizgiyi belirlediği düşünülürse, isimsiz ve başka bir hayatın (deneyimin) bilinmedik çizgicilerine kapılar kolay açılmamaktadır. Geçim sıkıntısıyla çizmenin ayıplanacak bir tarafı yok kuşkusuz. Öte yandan eğer çizerler, böylesi çalışmalarını gizliyor ya da inkâr ediyorsa işte o ilginç olabiliyor. Yirmi yıl kadar önce Ramazan sayfası çizdikleri için böylesi çalışmalarından bahsetmememi rica eden yurt dışı görmüş üreticilerimiz vardı, internet yaygınlaşınca insanlar adult çalışmalarını saklayamaz oldular. Özkan, benzeri işlerini gizlediği bir yola hiç girmedi. Hatta çinilemesine bakılırsa erotik çizgi romanın önemli yıldızlarından Serpieri’den etkilendiği hemen fark ediliyor.

Mağara Adamı Ne Anlatıyor?
Caveman, anti modernist bir zihniyete sahip. Ana fikri insanın hiçbir biçimde değişmediği, her ne yapıyorsa artık yapmaya devam ettiği yönünde. Gerçi bunu imanla veya ısrarlı biçimde savunduğu, her bölümde yinelediği söylenemez. Çelişkili yorumlar, bu fikri yanlışlayan düşünceler kullanılabiliyor. Örneğin duyarlı ve paylaşımcı mağara adamları gösteriyor bize, bugünün erkekleriyse arsız, bencil ve açgözlüler, cinsel açıdan doymazlar. Gündelik konuşmalarda kolay fark edersiniz, insanlar genellikle bugünden şikâyet ederler, yarın çok daha kötü olacaktır. Dün veya geçmiş bugünden çok daha iyidir. “İlerleme düşüncesi” bir palavradır; bütün iyileşme iddialarına rağmen dünya vahşileşmektedir vs. İnsanlar mutluyken mutsuz, paylaşırken gizler ve kaçırır oldular gibi bir iddiası var Özkan’ın. İnsanlık geçirdiği evrimle sanatı değersizleştirdi, özgürlüğü sınırlandırdı vs diyor. Bu örneklere bakınca oldukça romantik bir mağara adamı sunuyor bize. Öte yandan sanatçı düşmanlığının, din savaşlarının, vahşetin hiç değişmeyip arttığını gösteriyor veya insanın her daim yalnız olduğunu, ormanın yerini başka bir cangılın, metropolün aldığını düşünüyor. İlkellik iyidir veya kötüdür savı kimi bölümlerde tam anlaşılamıyor. Anlatısının son karesini bugüne, genelini mağara adamlarının dünyasına ayırıyor. Bu son kare, anlatının en göz alıcı sahnesi olarak tasarlanıyor ama bu final her zaman seyirle uyumlu olmayabiliyor.

Anti-modernist bağlamına karşın din ve siyaset karşıtlığı hayli modern ve seküler. İnsanın hayatı anlamlandırma çabasını sanat dışında bütünüyle anlamsız buluyor. Dindarları “karartarak” resmediyor. AIDS’in vebalini dinlere yüklemesi, yeryüzündeki bütün yanlışların kökeninde büyük dinler olduğuna inanan popüler ateist iddialardan çıkmış olmalı. Albümdeki popüler kültür eleştirileri bana enteresan geldi. Popüler dergiler, oyunlar, filmler ya da akımlardan hazzetmediğini gösteriyor, oysa bakıldığında Özkan o iklimden ve dünyadan gelen biri, geçimini oralardan sağlıyor. Popüler kültürün çocukları şiddete teşvik ettiği düşüncesi yeni ya da Özkan’a ait değil. Doğrudur-yanlıştır tartışmasını bir kenara bırakıyorum ama cinsiyetçi bir gözle şiddet eleştirisi yapılamaz onu iyi biliyorum. Erkeği baştan çıkararak bilimden uzaklaştıran veya kocasından sürekli para isteyen kadın çizmek, cinsiyetçi ve şiddet içeren bir dili yaygınlaştırmıyor mu? Caveman’a dâhil edilen hikâyeler farklı dönem ve taleplere göre üretilmiş bir toplamdan seçilmiş olmalı. İnsan uzun yıllar bir tipleme üstüne düşünüp üretince farklı yönlere savrulabiliyor. Çelişkileri geniş bir bağlama göre değerlendirmek daha doğru olabilir. Albüm için yapılan seçmenin içerik açısından tutarlı olduğunu düşünmüyorum.

Tayyar Özkan, mücadeleci, çalışkan, kendini iyi tanıtan, ortalamanın üstünde bir çizer. Caveman, onun çok uğraştığı, yıllar harcadığı en önemli çalışması.

Radikal Kitap, 29.4.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder