Perşembe, Eylül 02, 2010

Seyrüsefer Defteri 2

+ Kaan Sezyum'un Oh Yes kitabını okuyorum (30 Ağustos). + Hayatım hep kitap dosyası ve makale okumakla geçiyor, keşke kendi keyfim için daha fazla okuyabilsem. + Rome dizisini tekrar seyrediyorum, şükürler olsun ki günler sonra güzel bir şey seyrediyorum (28 Ağustos) + Saçma filmlere devam, 1968 yapımı Space Thing diye bir film seyrettim. Kötü film çekmek hususunda üstümüze kimseyi tanımıyoruz ya, en kötü filmler sıralamasında nette, birbirimize haber verip, oy patlaması yapıyoruz ya... Kötü bile olsa dünyada birinci olmalıyız ya...Yok aslında öyle bir şey...Her ülke sinemasının Dünyayı Kurtaran Adam filmi var... Yalnız olmadığımızı fark etmemiz gerekiyor (26 Ağustos) + Thriller a Cruel Picture (1974) filmini seyrettim. Filmle ilgili efsaneye göre Tarantino, Kill Bill için bu filmden etkilenmiş vs... Elbette palavra, film kötü, uncut version'uymuş benim seyrettiğim, araya parça koymuşlar diyebilirim, vakit kaybı...(25 Ağustos). + William J.Aylward'ın ilüstrasyonlarını hayranlıkla seyrettiğim bir albüme bakıyorum günlerdir. O geniş sahneler, serinlikler (evet serinlikler) kalıyor hep aklımda... Denizin ressamı derler ya birilerine, burun kıvırırım onun yüzünden (24 Ağustos) + Lone Wolf ve Cub dizisini-filmlerini tekrar seyrediyorum, tarihi kostüme-kılıçbaz filmlere devam... İş için seyredince başka gözle bakıyor insan. Kırsalda geçen bölümler hep şaşırtıcı geliyor bana...(22 Ağustos) + Günlerim Gümüş Lale ile geçiyor, sonum ne olacak bilmiyorum... + Tuna ile Planet 51'i seyrettik. bir sıralama yapsam, yılın iyi animasyonları arasında sayamam. Mizahi performansı vasatın altında (18 Ağustos) + Kamui Gaden'i seyrettim, bir manga uyarlamasıymış, sonradan farkettim. Bildiğim bir manga değil. Kahraman narsizmini çok abartmış ama enteresan sahneler var. Bilgisayar çok dâhil edilmiş filme, bazen sırıtıyor. Watarilerin köpekbalığı avını gösteren bilgisayar efektlerini buna rağmen beğendim. Film belli bir ortalamada akmıyor, duruyor, yavaşlıyor, kavga sahneleri, ninjaların uçması vs... Vasatın altında... (17 Ağustos) + Black Death'i izledim. Orta Çağ İngilteresinde, Veba salgınında geçiyor. Veba'dan etkilenmeyen ve bir Cadı tarafından yönetilen köye yönelen savaşçıların hikâyesi olarak özetlenebilecek bir film. İlgi çekici olan tek isim, Cadı'yı canlandıran Carice Von Houten. Film, türler arasında geziniyor ama bir korku dergisi hikâyesini andırıyor diyebilirim (16 Ağustos). + Centurion (2010) adlı bir film seyrettim. Bu aralar sürekli olarak kostüme ya da epik olarak tarif edebileceğim filmler seyrediyorum. Bir dizinin pilot filmini andırıyor. Takip meselesini dağıtmasaymış, inandırıcılığı azaltacak gereksiz ölümlere ve ayrıntılara girmeseymiş, heyecanlı bir film çıkabilirmiş. Olga Kurylenko, Etain adlı bir intikamcı savaşçıyı canlandırmış, akılda kalması için de çok öne çıkartılmış. Vasatı aşamasa da film, ormandaki kimi takip sahneleri yarattığı gerilim nedeniyle başarılı (14 Ağustos). + Fırat 2 hakkında yazdığım yazıyı Radikal Kitap'a gönderdim (12 Ağustos) + Veda çizgi roman uyarlaması hakkında yazdığım yazıyı Birgün'e verdim. Yeni bir ilave çıkaracaklarmış, orada kullanacaklar (11 Ağustos). + Gölge (Yön. Mehmet Güreli) filmini seyrettim, Peyami Safa'nın Selma ve Gölgesi adlı romanından uyarlanmış, arkadaşlar aramızda konuşurken romandan edebiyatımızdaki ilk seri katil hikayesi olarak bahsederdik. Film bunu yansıtmış mı derseniz, hayır derim, pulp yönü kaybolmuş romanın. Yavaş ve çok fotoğraf olmuş. Tekrar eden sahneler var (6 Ağustos) + Prince of Persia filmini seyrettim. Klasik bilgisayar oyunundan uyarlandığını sanmıştım, pek ilgisi yok diyebilirim. Seyirlik sahneleri var, teknik ve maharet isteyen bölümler içeriyor. Cartoon mantığına, serüven klişelerine uyulmamış değil, insan daha fazlasını, en azından bir karakterin derinleştirilmesini bekliyor, bu yok (3 Ağustos). + DC Showcase'den Jonah Hex animasyonunu seyrettim. Tipik bir korku hikâyesi, bu bakımdan farklı bir western (2 Ağustos)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder