Kimi edebiyat eleştirmenleri Araba Sevdası’nı ilk modern romanımız olarak gösterirler ki büyük ölçüde doğru bir tespittir. Batı özentiliğinin hicvedildiği romanda dönemin kültürel ve siyasi kafa karışıklığı iyi yansıtılmış, ironi dengesi maharetle kurulmuştur. Pek öyle hatırlanmamakla birlikte Araba Sevdası, başarılı bir mizah romanıdır ayrıca... Recaizade Ekrem’in böyle bir amacı olmadığını biliyorum ama iyi bir mizah romanında olması gereken her ne varsa yer vermiştir de.
Mizah romanları, başlangıçta herkesin anlayacağı bir abartıya ihtiyaç duyar. Bu abartı, popüler bir yargıya veya geleneksel bir eleştiriye dayandırılır. Alafrangalığa yönelik bir eleştiri, ne Araba Sevdası’yla başlamış, ne de ilk kez Çamlıca’da serpilmiştir örneğin. Bu eleştirinin içinde yabancı karşıtlığı, kibir, anti-entelektüelizm ve dinsel ayrımlardan oluşan bir payda vardır. Hacivat’ın kibirli laflarını, Kavuklu kahkahasını nasıl hatırlamamız icap ediyorsa… alafranga karşıtlığında Ahmet Mithat’ı, Batı Avrupa edebiyatındaki snop ve dandy tiplemelerini hesap etmemiz gerekir. Araba Sevdası, pek çok farklı mecradan beslenerek üretilmiş bir mizah içeriyor. Bihruz Bey hiç yoktan varedilmiş bir karikatür değil, konuşulan ve bilinen bir zihniyete dayanıyor.
Hemen ekleyelim, modern bir mizah romanı, temel aldığı zihniyet kalıplarıyla yetinmez, dışına çıkarak bir alternatif geliştirir. Araba Sevdası’nın yenilikçiliği, kahramanı Hacivat olan ve Karagöz’e yer vermeyen (hiç yok demiyorum, buna değineceğim) bir anlatı olmasında belki de. Karagöz’e değil Hacivat’a acıyoruz (acıdığımız adama bir kez daha gülüyoruz) çünkü. Don Kişot’u andırır biçimde hayal âleminde dolaşan Bihruz’u çevresindeki herkes sömürüyor, kandırıyor ve alay ediyor. Bu noktada klişe, yozlaşmış bir toplum eleştirisiyle birlikte kullanıldığı için başarılı bir alternatif oluşturuyor. Hacivat’ın Farsça sözcüklerini nasıl anlamıyorsak Bihruz’un Fransızca ifadelerini de anlamıyoruz. Karagöz gibi her şeyi tersinden ‘okuyor’; yeni olansa ziyadesiyle hayallere dalması, gördüğü ve duyduğu her şeyi, görmek ve duymak istediği bir âlemin kodlarıyla anlamlandırması, işin encamında zamanını bir vehme kurban etmesi…
Abartı ve mevcut klişelerden faydalanmak hususunda Recaizade Ekrem hemen göze çarpmayan bir hamle daha yapmış. Alafrangalığı pekiştirmesi için ana hikâyenin gerisine Karagözler katmış… Bihruz, Çamlıca’da veya başka yerlerde insan içine çıktığında halktan insanlarla, sert erkeklerle karşılaşıyor. Sanki onlar hiç yokmuş gibi vehim ve ıstıraplarına yeniden dalıp yoluna devam ediyor… Romanda bahsi geçmemekle birlikte o ‘münasebetsiz’ adamlara o günlerin gündelik dilinde (işin içine şehre yeni gelmiş göçmenleri de dâhil ederek) ‘herif’ deniyor. Herif nitelemesi bugünkü Maganda adlandırmasının bir benzeri, teşbihte hata olmaz, öncüllerinden biridir. Madem lafı bugüne getirdik, devam edelim, Bihruz Bey de entel adlandırmasının ilk atası sayılabilir. Recaizade Ekrem, Karagöz-Hacivat dualizmini kullanırken, Karagöz’den korkulduğunu, Hacivat’ın acınası ölçüde masumlaştırıldığını gösteriyor ki bu bunlar sahiden yeni yorumlar. Araba Sevdasını bunca yıl yaşatan ve modern kılan, zekice yapılmış bu tersine çevirme olabilir. Romanda bir ‘entelin’ büyüme (ve kaybolma) hikâyesi anlatılıyor diye bir özetleme yapabiliriz, yanlış olmaz sanıyorum.
Araba Sevdası’nın çizgi roman uyarlaması çıktı, o sebeple yazıyorum bunları. Türkiye’deki mizah dergilerinde benzer temalı çok hikâye yayınlandı, okur ya da üretici olarak aşina olunan bir tipleştirme biçemine sahip Araba Sevdası. Zorluğu, romandaki otantik kıyafetlerin az bilinirliği, çevre ve mekânla ilgili malumat eksikliği vs… Aşılmayacak şeyler değil ama baştan ihtimam gösterilmesi gerekiyor. Çizgi romanda Recaizade Ekrem’in aurası iyi yansıtılmış bence, doğrusu hiç bilmediğim bir çizer Betül Gönüllü yapmış uyarlamayı. Çizgi niteliği her sayfada tutturulmuş değil, hele sonlara doğru… Başlangıçtaki kalabalık sahneler giderek seyrekleşiyor ve arkaplanı olmayan, hızlı çizildiği anlaşılan yakın planlar tercih edilmiş. Bunlar handikaplar… Diğer yandan sinematografik bir gözle gayret gösterildiği, sayfa istiflendiği anlaşılıyor. Bihruz’un mimiklerine önem verilmiş, hayal ve vesveselerle uğraşılmış, farklı tasarımlar denenmiş. Tiplemeler genelde iyi kotarılmış, süreklilik sorunu asgaride tutulmuş, bunlar da çalışmanın artıları… Yakın zamanlarda çıkan benzerleriyle kıyaslanırsa, Araba Sevdası için daha başarılı bir yerli çizgi roman uyarlaması demek gerekiyor…
Radikal Kitap,24.9.2010
Mizah romanları, başlangıçta herkesin anlayacağı bir abartıya ihtiyaç duyar. Bu abartı, popüler bir yargıya veya geleneksel bir eleştiriye dayandırılır. Alafrangalığa yönelik bir eleştiri, ne Araba Sevdası’yla başlamış, ne de ilk kez Çamlıca’da serpilmiştir örneğin. Bu eleştirinin içinde yabancı karşıtlığı, kibir, anti-entelektüelizm ve dinsel ayrımlardan oluşan bir payda vardır. Hacivat’ın kibirli laflarını, Kavuklu kahkahasını nasıl hatırlamamız icap ediyorsa… alafranga karşıtlığında Ahmet Mithat’ı, Batı Avrupa edebiyatındaki snop ve dandy tiplemelerini hesap etmemiz gerekir. Araba Sevdası, pek çok farklı mecradan beslenerek üretilmiş bir mizah içeriyor. Bihruz Bey hiç yoktan varedilmiş bir karikatür değil, konuşulan ve bilinen bir zihniyete dayanıyor.
Hemen ekleyelim, modern bir mizah romanı, temel aldığı zihniyet kalıplarıyla yetinmez, dışına çıkarak bir alternatif geliştirir. Araba Sevdası’nın yenilikçiliği, kahramanı Hacivat olan ve Karagöz’e yer vermeyen (hiç yok demiyorum, buna değineceğim) bir anlatı olmasında belki de. Karagöz’e değil Hacivat’a acıyoruz (acıdığımız adama bir kez daha gülüyoruz) çünkü. Don Kişot’u andırır biçimde hayal âleminde dolaşan Bihruz’u çevresindeki herkes sömürüyor, kandırıyor ve alay ediyor. Bu noktada klişe, yozlaşmış bir toplum eleştirisiyle birlikte kullanıldığı için başarılı bir alternatif oluşturuyor. Hacivat’ın Farsça sözcüklerini nasıl anlamıyorsak Bihruz’un Fransızca ifadelerini de anlamıyoruz. Karagöz gibi her şeyi tersinden ‘okuyor’; yeni olansa ziyadesiyle hayallere dalması, gördüğü ve duyduğu her şeyi, görmek ve duymak istediği bir âlemin kodlarıyla anlamlandırması, işin encamında zamanını bir vehme kurban etmesi…
Abartı ve mevcut klişelerden faydalanmak hususunda Recaizade Ekrem hemen göze çarpmayan bir hamle daha yapmış. Alafrangalığı pekiştirmesi için ana hikâyenin gerisine Karagözler katmış… Bihruz, Çamlıca’da veya başka yerlerde insan içine çıktığında halktan insanlarla, sert erkeklerle karşılaşıyor. Sanki onlar hiç yokmuş gibi vehim ve ıstıraplarına yeniden dalıp yoluna devam ediyor… Romanda bahsi geçmemekle birlikte o ‘münasebetsiz’ adamlara o günlerin gündelik dilinde (işin içine şehre yeni gelmiş göçmenleri de dâhil ederek) ‘herif’ deniyor. Herif nitelemesi bugünkü Maganda adlandırmasının bir benzeri, teşbihte hata olmaz, öncüllerinden biridir. Madem lafı bugüne getirdik, devam edelim, Bihruz Bey de entel adlandırmasının ilk atası sayılabilir. Recaizade Ekrem, Karagöz-Hacivat dualizmini kullanırken, Karagöz’den korkulduğunu, Hacivat’ın acınası ölçüde masumlaştırıldığını gösteriyor ki bu bunlar sahiden yeni yorumlar. Araba Sevdasını bunca yıl yaşatan ve modern kılan, zekice yapılmış bu tersine çevirme olabilir. Romanda bir ‘entelin’ büyüme (ve kaybolma) hikâyesi anlatılıyor diye bir özetleme yapabiliriz, yanlış olmaz sanıyorum.
Araba Sevdası’nın çizgi roman uyarlaması çıktı, o sebeple yazıyorum bunları. Türkiye’deki mizah dergilerinde benzer temalı çok hikâye yayınlandı, okur ya da üretici olarak aşina olunan bir tipleştirme biçemine sahip Araba Sevdası. Zorluğu, romandaki otantik kıyafetlerin az bilinirliği, çevre ve mekânla ilgili malumat eksikliği vs… Aşılmayacak şeyler değil ama baştan ihtimam gösterilmesi gerekiyor. Çizgi romanda Recaizade Ekrem’in aurası iyi yansıtılmış bence, doğrusu hiç bilmediğim bir çizer Betül Gönüllü yapmış uyarlamayı. Çizgi niteliği her sayfada tutturulmuş değil, hele sonlara doğru… Başlangıçtaki kalabalık sahneler giderek seyrekleşiyor ve arkaplanı olmayan, hızlı çizildiği anlaşılan yakın planlar tercih edilmiş. Bunlar handikaplar… Diğer yandan sinematografik bir gözle gayret gösterildiği, sayfa istiflendiği anlaşılıyor. Bihruz’un mimiklerine önem verilmiş, hayal ve vesveselerle uğraşılmış, farklı tasarımlar denenmiş. Tiplemeler genelde iyi kotarılmış, süreklilik sorunu asgaride tutulmuş, bunlar da çalışmanın artıları… Yakın zamanlarda çıkan benzerleriyle kıyaslanırsa, Araba Sevdası için daha başarılı bir yerli çizgi roman uyarlaması demek gerekiyor…
Radikal Kitap,24.9.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder