Cumartesi, Haziran 05, 2010

Seks, Yalanlar ve Videoteyp

Baltimore’de geçen ünlü Amerikan dizisi The Wire (2002-2008) ilk sezonunda oldukça farklı bir mafya ahvali gösteriyor bize. Buna göre mafya mensupları özel arabalarında, büro ve evlerinde işleriyle ilgili konuşmuyorlar. Sokağa çıkıyorlar, sürekli yürüyerek ve karşılıklı yön değiştirerek, ağızlarını aralıklarla kapatarak, bazen şifreli dil kullanarak konuşuyorlar. İzlendiklerini, dinlendiklerini biliyor ve ona göre yaşıyorlar. Kameralar gelmeden konuşmasına başlamayan, en çarpıcı demeçlerini canlı yayına geçildiği zamana saklayan siyasetçilerin tavrıyla kıyaslanabilecek bir takip edilme sendromu bu. Seksenli yılların pop ikonu Madonna’nın ahir zaman yıldızlardan farkının, hayatının her anını kameralar tarafından kaydedilecekmiş gibi yaşaması olduğu iddia ediliyordu. Biri Bizi Gözetliyor türünden reality şovların yaygınlık kazanmasının nedenlerinden birinin de başdöndürücü teknolojik gelişmeler olduğu söylenebilir. Hobsbawn’ın deyişiyle yirminci yüzyıl, sıradan insanların yüzyılıydı ve onların ürettiği, onlar için üretilen sanat bu yüzyıla hâkim olmuştu. Birbirleriyle bağlantılı iki araç, sıradan insanın dünyasını ilk kez bu kadar görünür ve belgelenebilir hale getirdi: röportaj ve kamera. Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla nihayetlenen Soğuk Savaş döneminin etkileri en çok ve bir kez daha gündelik yaşama sirayet eden teknoloji ile kendini gösterdi. Cep telefonları ve internet bu yeni dönemin simgeleri oldular. Cep telefonları sayesinde kolaylaşan ses ve görüntü kayıtları internet aracılığıyla global ölçekli olarak dolaşıma girdi. İnsanların mahremlerine ilişkin görüntüler büyük bir hızla yaygınlık kazandı. Bazen canını kurtarmak için ikiz kulelerden kendini atan 11 Eylül mağdurları, bazen trafik kazasında can veren kurbanın ölüm anı, bazen de zamanında rızaya dayalı olarak çekilmiş, ancak sonra karşı tarafı incitmek için silaha dönüşmüş cinsel ilişki görüntülerinden mürekkep mahrem anlar birer birer internete “düşüyor”du. Dikkat edilirse gündelik dilde “internete düşmekten” söz edilir oldu. Kontrolsüzlüğü, teşhirciliği, ahlaki zaafiyeti, kalitesizliği, herkes tarafından ulaşılabilir olmayı ifade ediyor bu deyim. Dolayısıyla, internet çağında, kendimize saklamak istediğimiz şeyi nereye kadar ve nasıl koruyabileceğimiz konusunda kaygı yaratacak, hatta paranoyaya dönüşecek kadar büyük bir belirsizlik var (...)

[Birikim 254, Haziran 2010, Funda Şenol ile yazdığımız aynı başlıklı yazıdan bölüm]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder