Cumartesi, Aralık 26, 2009

Yiğrenç Bir Eşek!

Geçtiğimiz yaz kapanan Lombak dergisi (öncesi Lmanyak) komik çizgili çizgi roman geleneğimizi değiştiren bir kilometre taşıydı. Bu başarıyı, derginin editörü Bahadır Baruter’in estetik tercihleri kadar birbirini uzun süredir tanıyan genç bir kadronun uyumu sağlamıştı. Aynı kadronun günümüzün çok satan dergisi Uykusuz’da büyük çoğunlukla bir arada olması kuşkusuz tesadüf değil. Mizah dergileri birlikte düşünen “çetelerle” varolabilirler. Kolektif uyumları ister istemez üretimlerini belirleyen bir biçem yaratır. Lmanyak-Lombak biçemi, temelde underground eğilimli, ergen erkek dilini açığa çıkaran bir jargona sahipti. Punk tarzıyla şiddeti komikleştiren ve anaakım değerlerle kavgalı bir biçem olarak da tanımlanabilir. Ayrıntıcı işçilik ve maharet isteyen iddialı çizgilerin yanında samimi ve “herkes çizebilir” izlenimi veren naif üretimler de yer alıyordu bu biçemin içinde.

Memo Tembelçizer’in vakt-i zamanında, Lombak dergisinde yayınlanan çalışmalarından oluşan Ben Bir Eşeğim albümü bu tarzın tipik bir örneği olarak gösterilebilir. Memo, yakın dönemin en üretken isimlerinden biri, çizgisini farklı tarzlarda gösterebilen, iştahla çizen üreticilerden. Asıl önemlisi, kendine özgü bir dünya yaratabilme potansiyeli ve ne yaptığını bilen bir hikâyeci olması. Üstelik, ileride birileri Türkiye’de erotik edebiyatın tarihini yazmaya niyetlenirse Memo’nun anlatılarını mutlaka incelemek zorunda kalacak. Hikâyelerinde grotesk, bayağı, belden aşağı, mundar, iğrenç, salyalı, nâpak teferruat kıyasıya yer alıyor zira.

Ben Bir Eşeğim, her defasında eşeğe dönüşen (kendisini tipleştiren) Memo’nun başından geçenlerin anlatıldığı kısa hikâyelerle başlıyor, hayat ve cinsellik hakkında yaptığı yorumlarla sonlanıyor. Bütün albüm belirli bir kalıba dayalı doğaçlamayla çizilmiş izlenimi veriyor. Espriler, Memo’nun içinde bulunduğu şaşkınlık ve endişeye, türlü şiddete, otorite karşısındaki mağlubiyetine dayanıyor. Memo bazen şehvet ve arsızlık gösteriyor ama çoğunlukla nedensiz biçimde bir eşeğe dönüşüyor; “eden bulur” mantığıyla şiddete maruz kalıyor, suçlanıyor, şikâyet ediliyor, hâkim karşısına çıkıyor vs. Onu biteviye ağlarken görüyoruz bu anlarda. Anlatılan hikâyeler, bir hareket senaryosu içinde durmaksızın birbirini kovalayan sessiz sinema komiklerini andırıyor. Bir farkla: üst anlatım ya da diyaloglar, küfürlü bir konuşma dilinde yazılmış. Memo, insanların bütün edepli-sakınımlı ifade ve deyişlerini sahici bulmuyor, argoyla daha doğrudan ve açık konuştuklarına inanıyor. Ters yüz edilmiş dünyasında insanların asıl niyet ve arzusunu argoyu kullanarak belirginleştiriyor. Daha ziyade ergen erkekler arasında yaşayan argonun Memo’nun hikâye evrenini bütünüyle sarıp sarmaladığını, nezaket sözcüklerinin ancak espri amaçlı bir zıtlık göstermek için zikredildiğini belirtmek gerekiyor. Ben Bir Eşeğim’in çizgi ve sayfa tasarımı fanzin havasında estetize edilmiş. “Sessiz”, balonsuz ya da anlatım kutusuz hiçbir kare istiflememiş örneğin. Kareler küçük tutulmuş, neredeyse her boşluğa yazı ve açıklama notları yerleştirilmiş. Bu seçim, geleneksel çizgi roman formunu ters yüz etme kaygısından kaynaklanıyor. Biçim ve içerikle ilgili benzer nitelikli arayışlar, Amerika’da 1963-1975 yılları arasındaki Underground Comix akımında da görülmüştür. Bu akım içinden çıkıp günümüzde global bir yıldıza dönüşen Robert Crumb (d.1943), çizgi olarak olmasa dahi çeşitlilik ve yaklaşım bakımından Memo’yu etkileyen underground üreticilerden biri. Düzelteyim, Crumb’un ezoterik dili, fetişleri, iştah ve doymazlığı, cinsiyetçiliği, zaaflarını gösterme arzusu sadece Memo’yu değil istisnasız Lombak üreticilerinin tamamını etkilemiştir.

Mizah yasak edilenden beslendiği için muhteviyatında argo ve cinsellik ağırlıklı bir yer tutar. Lmanyak dergisinde bir ara Mast-Der (Mastürbatörler Derneği) adlı bir kurgusal bir girişim olmuştu: “Seks hayal gücünü öldürür, mastürbasyon körükler”, “[mastürbasyon] yalnızlığa olan inancı artırır, yalnız birey güçlüdür” veya “mastürbasyonun sivilce yaptığı doğru değildir” gibi cid[t]i çıkarımlarda bulunan bir manifestosu vardı ve sanki Memo yazmıştı o maddeleri. Etrafındaki ısrarcı kadınlarla cinsel ilişkiye girmeyi reddeden, mastürbasyonu yücelten bendlerle güzellemeler söyleyen Âşık Memo adlı ozan tiplemesi yine bu dönemden bir çalışmadır. Salata’da Suavi Süalp, Gırgır’daki Oğuz Aral ya da Orhan Alev hikâyelerinde cinsel açlık çeken genç kahramanlar hep olmuştur. Cinsel ilişkiye girememek öylesine büyük bir gerilim yaratır ki mutlaka hikâyelerin leitmotifine dönüşür. Kadınlar meşumdur ve bu erkeklik açmazının farkındadırlar genellikle. Memo ise sürekli kıyısında gezindiği cinsel ilişki eşiğini bütün açlığına rağmen ironik bir biçimde reddederek espriyi bu beklenmedik tercihin üzerine bina ediyor, Âşık Memo’yu mağrur ve dervişane doğruculukla “kadınsız[lık]” yoluna gönderiyor… Mast-Der bölümü müstehcenlikle ile ilgili şikâyetler (ve yanlış bilmiyorsam yasal tahditler) nedeniyle kaldırıldı, iddialı ve benzersiz bir denemeydi… Bu estetik bayağılıktan söz etmişken derginin küfür takıntısını da hatırlatabilirim. Aynı sıralarda Suat Gönülay’ın Vakur Barut tiplemesi de bir tür Güzin Ablalık yaparak okur mektuplarını küfürle cevaplandırmaya başlamıştı. Okurlardan küfür oyununa katılan mektuplar geliyordu. Dergi, hâkim ahlaka karşı bilinçli olarak karnavalesk bir tutum takınıyordu. Daha da sonra bu kez “iğrençlik” üstüne yoğunlaşmışlar, “mekruh ve menfur” pislikleri yemek olarak seçen tiplemeler yaratmış, anlatılar kaleme almışlardı. Memo’nun sonradan kitaplaşan Biraz da Yiğrenelim (2004, Getto Basın Yayın) kitabı bu yoğunlaşma esnasında yazılmış anlatılardan oluşmaktadır.

Özetle, bütün bu “kirloz” ve “yuh artık ayıp be birader” işlerinde Memo hep vardı. Hemen tüm işlerinde ahlâkı gıdıklayan, meydan okuyan, mainstream estetikle didişen, uyumlu insanları sevmeyen, medyaya ve her türlü otoriteye karşı çıkan, kapitalizmi yamyamlık olarak gören, daima şoke etmek isteyen “hardcore” bir anlatıcı oldu. Yarını düşünmeyen, haşin ve küfürbaz, hayatına anlam katmak istedikleri için kederlenebilen kahramanları sevdi. Ben Bir Eşeğim Memo’nun tarzını bütünüyle yansıtan bir albüm değil ama sahiden ayrıksı, rahatsız edici ve “komix” bir hikâyeci ile tanışmak için iyi bir vesile.

[Yazı, "Rahatsız Edici ve Komik" başlığı altında 25.12.2009 tarihli Radikal Kitap'ta yayınlandı.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder