Salı, Aralık 08, 2009

Eskisi Gibi Bir Emperyalizm Değil Bu....

-->(...) Çin devrimi de dâhil olmak üzere modern devrimler milliyetçilikle başlamıştır. Vatandaşlık kavramını ulusa borçluyuz. Ve demokrasiyi, ulus-sonrası koşullara nasıl aktaracağımızı hâlâ bilmiyoruz. Öte yandan, milliyetçilik açıkça, ulus bir kez ortaya çıktıktan sonra hemen unutulan bir sömürgeci etkinlik sürecidir. Her durumda, benim itirazım şuydu: eğer “tarihi ulustan kurtaracaksak” ulusu da tarihten kurtarmamız gerekir ki kendi yaratılışının tarih tarafından sınırlandırılan geleceklerden farklı gelecekler yaratmak için çalışmak mümkün olsun. “Küreselleşmenin tarih fetişizmini sona erdirmesi” konusunda ise, bağlamı tam olarak hatırlayamıyorum, fakat hayır, bu görüşümü değiştirmemi gerektiren bir neden yok. Bu cümleyi söylerken aklımda, tarihe, insanın tarih konusundaki sorumluluğunun üstünü örten, özerk bir öznellik verilmesi vardı. “Tarih der ki,” “tarih bize anlatıyor” gibi cümleleri hep şüpheli bulmuşumdur. Bunlar bana Karl Marks'ın yazdığı şu tür cümleleri hatırlatır. “Tarih hiçbir şeydir. Tarih hiçbir şeydir. Tarih, erkek (ve kadınların) kendi hayatlarını üretirken yaptıklarının dışında başka hiçbir şeydir.” Küreselleşmenin tarihin anlaşılmasında, farklılıkların farkına varılmasını teşvik ederek, özellikle de Avrupamerkezci erekselliğe karşı çıkışıyla, önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Bu tür farklılıkların kabul edilmesi, herhangi bir eleştirel düşünürün tarihin ideolojik meşrulaştırma amacıyla kullanılmasından endişe duymasını sağlamalıdır. [Arif Dirlik Hoca ile yaptığımız söyleşiden, Birikim 248, Aralık 2009. Kerem [Ünüvar] ile birlikte sorduk soruları, çeviriyi Sami Oğuz yaptı]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder