Cuma, Eylül 28, 2018

"Kapital"i Resmetmek


Uzunca bir zamandır Türkiye’de çizgi roman kitaplarının ticari başarısı konuşuluyor. Hoş, karşılaştırmalar her zaman anlamlı olmayabilir ama kırk yıl önce şimdiki rakamlar kadar satan haftalık çizgi roman dergileri “ancak kurtarıyor” ya da “az satıyor” gibi değerlendirilirdi. Aradaki fark, çizgi romanın geçmişle mukayese edilmeyecek kadar konuşulmasından kaynaklanıyor elbette. Türkiye’de çizgi roman, entelektüel bir ilgisizlikle karşılanmış, neredeyse her zaman küçümsenerek nitelenmiştir. Ülkeye girişindeki adlandırmayı hatırlarsak, roman-sıfat tamlamasıyla isimlendirilmiş veya otuzlu yıllarda olduğu gibi “sinema romanı” biçiminde sunulmuştur. Çizgi romanın kaderinde sinema ya da romana benzetilmek, sanatlar hiyerarşisinde bir “peyk sanat” itibarsızlığını yaşamak, öğretmen ve ebeveyn husumetiyle anılmak yazılmıştır diyebiliriz. Bugün iyimser olabilecek veriler yok değil ama süregelen yargı ve nitelemelerin pek değişmediğini düşünüyorum. Geçmişe baktığımızda, çocuk dergilerinin yöneticileri, genellikle utanıp sıkılarak çizgi roman yayınlamışlar, mahcubiyetlerini bastırmak için edebiyat klasiklerinin çizgi roman uyarlamalarını yayınlamaya yönelmişlerdir. Son elli yıl içinde, dünya çizgi romanında esamisi okunmayan, neredeyse hiçbir üretici hatırlanmayan edebiyat ve edebiyat dışı kitap uyarlamaları aralıklarla dilimize aktarılmıştır. Bugün konuşulan çizgi roman uyarlamaları modası iş bu sebeple yeni değildir; “hiç olmazsa bunu okusunlar” biçimindeki aydınlanmacı mantığın pazarlandığı, asıl -çocuk- okurlardan ziyade ebeveynlerin hedeflendiği böylesi uyarlamalar hep yayınlana gelmiştir. Şöyle de söylenebilir: Çizgi roman, “gerçek sanat” olan romana ulaşabilmeyi kolaylaştıran bir toplu taşım-ulaşım aracı muamelesi görmüştür, halen de görüyor.

Dikkat edilirse bu tutum, sadece ticari değil siyasi bir tercihtir de… İronik ama sahiden öyle, dünya literatüründe (edebiyat ya da edebiyat dışı) kitap uyarlaması çizgi romanlara geniş anlamıyla “propaganda çizgi romanı” içinde değinilir. Pek çok ülke, vatandaşlarının (çocukların ve onların ebeveynlerinin) düşünce ve tutumlarını yönlendirmek adına geçmişlerini, önemli lider ve entelektüellerinin hayatlarını, kanonik kitaplarını, bir bütün olarak ideolojilerinin çizgi romanlaştırılmasını teşvik etmişlerdir. Bu üretim biçimi sadece devlet ve hükümetler tekelinde kalmamış, çeşitli örgüt, parti, kurum ve kuruluşlara varıncaya kadar genişletilmiştir.

Türkiye’de doksanlı yıllardan bu yana Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile Genelkurmay Başkanlığı çizgi roman yaptırıyorlar. Süreklilik arzeden bu uygulamaya ayrılan bütçenin büyüklüğü düşünülürse, hükümetlerimiz, sivil ve askeri bürokratlarımız çizgi romanın yönlendiriciliğine “kalpten” inanıyorlar. Özellikle Atatürk’ün hayatının çizgi roman olarak anlatılması çabası daha eski yıllara da götürülebilir. 12 Eylülden sonra Kültür Bakanlığı Yayınları arasında çıkan, Ayhan Başoğlu’nun hazırladığı Altın Saçlı Kahraman adlı Atatürk’ün hayatını anlatan çizgi roman İngilizce, Fransızca ve Arapça da basılmıştı (1981).

Gerek bizde gerekse dışarıda üretilen siyasi propaganda çizgi romanlarının kendini hemen belli eden ortak bir sorunu vardır: resmi tutum ve hassasiyetler, hikâyenin ve devamlılığın önüne geçer. Siyasi yönlendiricilik amacı ve vakanüvislik ihtimamı, görselliği ve hikâyeyi aksatmaktadır. Fotoğraflar, uzun metinler ve çeşitli tanıklıklara yer verilmesi “gerçeklik” adına önemsenirken, tahkiye dengesi bütünüyle göz ardı edilir. Tarafsızlık gibi bir mesafelilik niyeti ortaya konulmadığından, hedef kitleyi etkileyecek asıl “bilgiye” yoğunlaşılmaktadır. Bir başka sorun, çizgi romana gösterilen “herhangi bir anlatım aracı” muamelesidir. Görselliği nedeniyle tercih edilmesine rağmen çizgi romanın bir senaryosu olduğu pek akla gelmez. Yazı, tasarlanmadık biçimde görselliğin önüne geçer, “önemli sözlerin” bolluğundan kareler arası ardışıklık ilkesi bozulur. Eser, çizgi roman değil çizgiyle anlatılan bir metne dönüşür.

Bu yılın ilk aylarında Japonların Kapitalin çizgi romanını yaptıklarına dair haberler çıkmıştı. Çalışma, Yordam Kitap etiketiyle geçtiğimiz günlerde Türkçede de yayınlandı. Batı Avrupa ve Latin kökenli kimi üreticiler, geçmiş dönemlerde Kapital ile ilgili benzer çabalar içine girmiş ve doğrusu çizgi roman değil çizgiyle anlatılan kitapçıklar ortaya çıkarmışlardı. Japonya, çizgi romanın endüstri olduğu birkaç ülkeden biri... Çizgi romana manga diyorlar ve manga, özellikle son on beş yıl içinde bir memba gibi küresel ölçekli yaygınlık gösterdi. Tarz ve anlatım biçimi olarak hemen her yerde taklit ediliyorlar. Örneğin Türkçede manga adı altında yayınlanan çizgi romanlar tarzı izleyen Batılı sanatçılarca üretilmiştir. Bir başka deyişle Kapital Manga, dört kitaplık Yalınayak Gen’den (Tudem, 2007-2009) sonra çıkan ikinci “gerçek” manga olarak gösterilebilir. Kapital Manga’yı ilginç kılan sadece bu değil…

Kitabın farklılığı, Kapital adını seçmiş olmakla birlikte, asıl metne kimi seçilmiş kavramlar dışında mutlak sadakat göstermemesinde yatıyor. Dramatik bir hikâye eşliğinde yeri geldikçe ve akışı bozmadan bu kavramların hatırlatılması doğru bir tercih olmuş. Mesaj verme kaygısı ya da pedagojik hassasiyetler hiçbir biçimde anlatının önüne geçmiyor. İyi kurgulanmış ve tasarlanmış karakterlerle hikâyeleştirildiği için anlamlı bir gerilim de oturtulmuş. Kapital Manga, bize Kapital ile hiç ilgisi yokmuş gibi duran, başka bir hikâye olarak okunabilecek bir anlatı sunuyor. Tek etkili, düğüm serim çözüm dengesinde bizi finalde olacaklara teyelleyen bir kurgu da vaad etmiyor. Öyle ki hikâyede yer alan hemen herkesin kederli bir geçmişi, anlaşılır ve yakınlık kurulabilecek dertleri var. Soap opera ölçülerinde çok hikâyeli ve karakterli bir anlatı yapısı izliyoruz.

Hikâye, kapital literatürüne aşina olanlara yabancı gelmeyecektir. Bilindiği gibi Kapital, temel olarak kapitalist üretimde sermayenin nasıl dönüştüğünü anlatır ve ekonomi-politik bir yaklaşımla sömürünün gelişimini betimler. Bir başka deyişle, emeğin, emekçinin, metanın ve sermayedarın, söz konusu sürecin birer vasıtası haline dönüşmelerini incelemektedir. Kapital Manga, şunu yapıyor: bu ana fikri hikâyeleştiriyor. Peynircinin oğlunun sınıf atlama arzusu, fabrikasyon üretime geçildiğinde yaşanan sorunlar ve sınıfsal aidiyetlere ilişkin çelişkiler asıl olarak bu dönüşümü resmediyor. Zengin olmak için ticari bir anlaşma yapıp, fabrika açan Robin’in gemleyemediği tutkuları, büyüklenme hevesi, aşk acıları, şaşırma ve irkilme hissiyatı, rahatsız olduğu ama kurtulamadığı sömürücü cendereyle yüzleşmesi anlatıyı sürükleyen unsurlar. İlgi çekici bir diğer noktaysa şu: Marx, sömürünün ya da kapitalist sistem içinde artı değerin kaçınılmazlığını siyasi bir eleştiriyle vurgular. Sömürünün ya da artı değerin kaçınılmazlığı, hikâyede başarıyla anlatılıyor; Peynirci babasının arzusu hilafına kendisine zenginlik yolunu seçen Robin, değer yaratan yeteneğini Yatırımcı Daniel’in ellerine teslim ediyor. Böylelikle Daniel’in emeği kullanma maharetiyle fabrika işletilmeye başlıyor. Daniel, “sömürüye son” duygusallığını bastıracak, işçilere yüklenerek onları daha fazla çalıştıracak bir gardiyan da katıyor Robin’in yanına. İşçilerin kendisinden çok bu Kâhya’yı dinlemeleri, gün be gün hezeyanlar geçiren Robin’i iyiden iyiye düşkünleştiriyor. Robin, Marx’ın sözünü ettiği biçimde sermaye birikimi sürecinin hizmetkârına dönüşüyor. İşçilerin kendi kendilerinin patronuyken zamanlarını ve o zamanın kullanımını satarak geçirdikleri dönüşüm de çelişkileri işaretlerken iyi betimlenmiş. İronik bir göndermeyle Karl adlı bir işçinin gözünden izliyoruz o bölümleri. Aslında sadece Robin ya da Karl’ı değil, kapitalist sisteme mahkûm olmuş herkesi, kendini okutan bir hikâye içinde izliyoruz. Kapital Manga’nın Türkçede bugüne değin yayınlanmış en iyi siyasi çizgi roman uyarlaması olduğunu düşünüyorum.

[23.10.2009 Radikal Kitap]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder