Cumartesi, Eylül 26, 2009

Değişir mi Şu Çizgi Roman?


Birkaç sayıdır forum köşesinde Türkiye’de çizgi romanın en önemli sorunu nedir sorusuna cevap arayan yazılar yayınlıyoruz. Aslında meseleye şöyle sakince, biraz da espriyle bakılabilirse o kadar da büyük sorun yok denebilir. Örneğin bir on beş yıl öncesi ile bugünü karşılaştırılırsak zengin sayılabilecek bir yayın çeşitliliği görebiliriz.

Sorun, okurların sorunu değil elbette. Sorun, çizgi roman ortamını değiştirmek, yenilemek veya kültürel olarak geliştirmek isteyenlerin sorunu. Bir başka deyişle kriz çıkartanlar ortalama okurlar değil! (önemli bir not: çizerler de değil! üretim temelli bir yenilik arzusu görmüş değil memleket çizgi romanı) Konuşulanlardan, kimi itiraz, polemik ve iddialardan birkaç çıkarsama yapılabilir: Çeyrek yüzyıl -hatta daha- öncesinin çoksatar yabancı çizgi romanların yeniden yayınlanmasından değil çizgi roman deyince sadece onların akla gelmesinden rahatsızlık duyuluyor. Çizgi romana eskiden olmadığı biçimde bir değer biçmeye çalışılıyor. En çetrefilli olan da bu, çünkü iddia sahiplerinin kültürel donanımlarını aşan, hali hazırda (ve bugüne kadar) yayınlanan çizgi romanların oluşturduğu kültürel kodlarla doğrudan ilgili bir engel var karşılarında. Yıllarca Türkiye’de çoksatar olmuş çizgi romanlar her ay yüze yakın sayfa çizilen seri üretim ürünleri. İş yetiştirme telaşı ve süreklilik çabası, sanat ya da estetiğe ilişkin bir kaygıları ister istemez bastırmış. Bu çoksatar ve çok bilinen çizgi romanlar Türkiye’de çizgi roman denilince akla ilk gelen ürünler oldukları için belirleyici bir etkiye sahipler.

Özetlersek, çizgi romanı Türkiye’de geçmişte olmadığı biçimde estetik ve kültürel değerlerle yeniden biçimlendirmek çok kolay değil. Mesele çizgi romanın bu ilgi ya da payeyi hak etmiyor olması değil, bütünüyle toplumsal değeri ile ilgili. Çizgi roman çocuklar için üretilen, serüven arzusunu doyuran, çoğunlukla mizahı da içeren eğlencelik bir anlatı türü olmuş. Ebeveynler, eğitimciler ya da psikologlar tarafından önemsenmemesi de bununla ilgili. Aksi mümkün olabilir miydi? Bence bu da mümkün değildi, çünkü aksini savunacak yayıncı/üretici/araştırmacı ya da aksini ispatlayacak yerli/yabancı çizgi roman yoktu. Bugün çizgi romana eskiden olmadığı kadar estetik ve kültürel kodlarla bakılıyor, hakkında kitaplar yazılıyor, uzmanları, savunucuları var vs.

O zaman soralım: Serüven ya da herhangi bir çizgi roman, dergi, yazar/çizer ya da yayıncı çizgi romana bugünkü mevcut anlamından/değerinden daha farklı bir anlam/değer katabilir mi? Kesin bir cevabı yok bunun ama şu var, efendim biz bunları konuşmaktan yanayız, konuşanları dinleriz. Dedem söylerdi, az bilen çok uyurmuş!

[Serüven, Sayı: 6, Yaz 2005 için yazılan önsöz, Kapak resmi Kerem Beyit'e ait]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder