-->
Türkiye’de mizah dergilerinin süregelen iki önemli iddiaları vardır. İlki, iktidara (zenginlere, bürokrasiye, otoriteye, patronlara, öğretmenlere, belediyeye ve hükümete vd) karşı halktan (yoksullar, memurlar, çalışanlar, öğrenciler, tabi olanlar vd) yana olmaktır. Dergiler, sağ ya da sol eğilimli olsunlar, bu halktan yana olma iddiasını daima sürdürürler. Halktan yana olmak, muhalifliğin nerdeyse ön şartıdır. Gündelik dile ve argoya yakın duran anlatım biçimlerini halktan yana olmanın delili olarak gösterirler. Anlatımlarını etkileyen siyasal, sosyal ya da kültürel konumları, sürekli Hacıvad’ını arayan Karagöz’ü andırır. İkinci iddiaları, yalnızca güldürmek gibi bir amaçları olmadığı, sorunları mizahı kullanarak teşhir ettikleri, gerçeği söyledikleridir. Bu ikinci iddia, hem muhaliflikleriyle hem de mizahın toplumu düzeltici ve yara sarıcı bir gücü olduğuna ilişkin Bergson’un muhafazakar temelli gülme kuramıyla uyumludur. Gerçeği söylemek; yol/yön göstermek, kılavuzluk yapmak, halkın yanında olduğu kadar önünde olmayı gerektirir. Mizah dergileri, isteyerek ya da değil, kendilerine eğitici bir rol biçmişler, kendilerini tanımlamak durumunda kaldıklarında (örneğin eleştirme haklarını nerden aldıkları sorulduğunda) entelektüel sorumluluklarından bahsetmişlerdir. Mizah dergilerinin sol ile ilişkisi, solun muhalefet saflarında yer alabilmesiyle ilgilidir. 1945 öncesinde sol argümanları savunan değil bir mizah dergisi, herhangi bir çizer dahi çıkmaması tesadüf değildir. Mizahçılar ve mevcut dergilerin muhaliflikleri atanmışları ve yerel yönetimleri eleştirmekle sınırlı olabilmiştir. [Aynı başlıklı yazıdan bölüm, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, Sol cildinden , İletişim Yayınları 2007]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder