Perşembe, Mart 16, 2006

Tanıyor, biliyorlar...

[Ne zamandır yazacağım, Serdar Turgut bir hafta kadar önce “Halk halktan hoşlanmaz” başlıklı bir yazı yazdı. Tipik bir Serdar Turgut yazısı, elbette komik, ironik, kinik veya sarkastik. Benim ilgimi çeken yazının Solcular/sosyalistler halkı tanımaz iddiası. Doğru da olabilir, ama sık söylenince dikkat çekiyor. Serdar Turgut bunu ilk kez yapmıyor, aslına bakılırsa Akşam Gazetesinde pek çok yazar bu tür iddiaları yineliyorlar. Onlar hem halkı iyi tanıyorlar hem de solcu ve sosyalistleri. Anlamaktan yorulduklarını belli eden bir bıkkınlıkla solcuları/sosyalistleri anlatıyorlar. Kim bu solcu ve sosyalistler belirsiz. Solculara/sosyalistlere yönelik bir eleştiriden kendime vazife çıkartacak değilim. Ama bu kadar insanın solcuların/sosyalistlerin iç yüzünü biliyor olmasına şaşırıyorum. Yapılan bana bir solcu/sosyalist karikatürü yaratıp onu dövmek gibi geliyor. Ters köşesi de var işin: Hiç birisi sağcıları-ülkücüleri-islamcıları tanırım demiyor. Onlardan hiç mi rahatsız olmuyorlar, olsunlar diye söylemiyorum. Ama bir yoğunlaşma olarak hep solculardan/sosyalistlerden konuşuluyor. Geçmişte solcuyduk ne kadar yanılmışız demek bugün geldikleri statüyü meşrulaştırmaya yarıyor mu onu da bilemiyorum. Solcuların/sosyalistlerin varlığı onları rahatsız mı ediyor onu da bilemiyorum. Ama yanlış adresle uğraştıklarını düşünüyorum. Yazıdan alıntılar yapacağım]

Türkiye’de toplu taşımacılığın ve şehirciliğin teorisyenliğini yapanlar genellikle halkla uzaktan yakından alakası olmayan insanlardır. Sosyalistler de halkla alakası pek olmayanlardır. Çünkü sosyalizm halkın girişemeyeceği kadar fazla gayret isteyen ve okuma gerektiren bir uğraştır. Bizim halkın sosyalist mücadelede en fazla işe yaradığı yer, mitinglerde yürüyen düşünürlerin koruması olarak görev yapmaktır. Halktan uzak teorisyenler en son olarak yine halk için konuştuklarını sanarak İstanbul’a daha fazla araba yolu yapılmamasını, bunun yerine toplu taşımacılığa ağırlık verilmesini istediler.

Halkımız toplu taşımacılıktan da sosyalizmden de nefret eder ve en büyük amaçlarından birisi özel arabasına atlayıp işi olmasa da yola koyulmak ve yolda hız yaparken bir yandan da cep telefonuyla gereksiz konuşmaktır... İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı halkın içinden geldiği için daha fazla araba yolu yapmaya zorunlu kalmıştır. Halk kendinden de diğer halktan da fazla hoşlanmadığı için otobüslerde ve trenlerde başkalarıyla temas etmeyi sevmez. İşte bu nedenden dolayı bizim memlekette bir toplu taşımacılık politikası oluşturulması imkansızdır.

Bu memlekette halkı en fazla düşündüğünü söyleyenler halktan en kopuk olarak yaşayanlardır. Çünkü halkın içinde yaşayanlar halktan zaten bıkmışlardır. Bu yüzden onları değil düşünmek, hatırlamak bile istemezler. (Durmadan halkın içinde olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan’ın halkı durmadan azarlaması da bu nedendendir) Namlı sosyalistlerimize bakın, bunların hemen hepsi bizim reklamverenlerin AB grubu diye tanımladığı gruptandır. Bunlar kurtarmak istediklerini söyledikleri D grubu insanları sokakta görseler tanımazlar bile, tanısalar da sosyalist olmaktan anında vazgeçerler. D grubu insanlar da sosyalistlerden pek hoşlanmazlar ve kendilerinin neden diğer insanlarla eşit olmak istemeleri gerektiğini anlamazlar. Böyle bir eşitliği ne kabul ederler ne de böyle bir hakarete maruz kalmayı isterler. İstanbul’a araba yolu yerine toplu taşımaya ağırlık verilse ne olurdu biliyor musunuz? Herkes evine kapanır dışarıya çıkmazdı. Bunu da rahatlıkla yapabilirlerdi, çünkü son derece bencil olan bu kitle işsiz ve mesleksizdir, istese hiç evden çıkmayabilir. Son kar yağışında bu teorimin doğru olduğu ortaya çıktı. Belediye ‘işi olmayanlar sokağa çıkmasın’ diye anons yaptı ve İstanbul trafiği onda bir azaldı bir günde. (...)

[Akşam, 9.3.2006]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder