Filmin ismini, de/da sancısı ve resimle ilişkisini... ortaya karışık bırakıyorum.
Asistanken, henüz bilmiyordum, meğer böbrek taşım varmış,
arada kum döküyormuşum da anlamıyormuşum. Üniversite hastanesinde doktora
gittim; benim yaşlarda biri. Kontroller yapıldı, “Bir şeyin yok” dedi. “E niye
oluyor peki bu ağrılar?” diye sordum. Artık niyeyse, espri yapmak istedi
galiba; sırıtarak, “Evlenince geçer” demez mi!
O kadar ağrı çekmişim, derdime derman bulamamışım,
beyfendi bana cıvık cıvık sözler ediyor. Hödük kere hödük. Zıvanadan çıktım aslında da
kendimi tutarak, sakin sakin, tane tane… bu ağrının evlilikle, bekârlıkla
ilgisi olmadığını, üstelik benim cinsel hayatımı bilmeden konuşmasının bilimsel
ve tıbbi olamayacağını söyledim. Kızarıp bozardığına göre, espri yaptığına
pişman oldu.
On yaşlarındayım. Maalleden bir çocuk “İnsan evlenince
kulağı kalınlaşır” dedi. Sebep de belli: otuz bir yüzünden kulak zarı
incelirmiş, düzenli seksle normale dönermiş. Biz de ciddi ciddi dinliyoruz. . Aynanın
karşısında kulağıma baktığımı hatırlıyorum. Babamın, dedemin, abimin ve Kürt bakkalın
kulağına dikkat kesilmiştim, kaçınılmaz bir kulak inceleme seferberliği.
Sonradan işin aslını öğrendim diyelim. Kelli felli amcalar,
güya şakasına, biçare ergenlerin kulağını iki parmaklarının arasına alıp ince
ince ezerken bir yandan da “Ne o lan, kulaklar incelmiş” filan diyorlardı… Pes
demiştim gördüğümde. Bilim milim hak getire Romalılar, o çocuğun kulağını çekmişler.
“Evlenince geçer, evlenince şöyle olur, evlen de gör…” Ne ağrı geçiren evlilik efsanesi, ne saçma sapan kulak
masalları. Sadece aklımızla dalga geçiliyordu. Ve bence Cesur Barut buna
sinirlenmişti Mıstık abi.
![]() |
Hocam yaa...
YanıtlaSil:)))
YanıtlaSil